boceklenme yoksa icilir de tadi kotuyse bayatlamistir muhtemelen.

bozulmamıştır ama bayatlamıştır.
tadına katlanırsan içilir, sorun olmaz.

piyasadaki poşet çayların zaten hatırı sayılır bir kısmının tadı bok gibi. alıp açtığın paketi de mümkün olduğunca seri tüketmek gerekiyor ki zaten kısıtlı olan lezzeti de gitmesin. bozulmamıştır muhtemelen ama leş gibi bir tadı olması da gayet normal.

bence sen onu at çöpe gitsin. 100lü poşet çay 15-20 liraya satılıyor. o çayı içmeye değmez.

ulusta müzeler var biri sürü. ankara kalesi var. günübirlik beypazarına gidilebilir.

ben beypazarini sevmistim ama bu havada kesin cok soguk olur.

ilginizi çekiyorsa tiyatro, opera vs takip edebilirsiniz.

atatürk orman çiftliği ve mta tabiat müzesi ziyaret edilebilir

Koç Müzesi, Etnografya Müzesi ve meraklıysan PTT pul müzesi de ilginç gelebilir.

valla su anda her taraf festival, illaki ilginizi ceken bir tane vardir, cankaya belediyesinin, arkadas kitabevinin meshur aylik kultur sanat rehberleri var, en azindan bir dosttan falan onlardan alin. ankara kultur sanatin en ucuz, en ulasilabilir, en cesitli oldugu sehirlerden biri, eger kisitli sure ankaradaysaniz, buradayken tadini cikarin. internetteki bir suru websitesinden de cesitli etkinlikleri ogrenebilirsiniz. lavarla mesela guzeldir.

eger calisiyorsan isyerine en yakin aile hekimligine aldirabiiyorsun kaydini.

e-nabızdan istediğiniz yere alabilirsiniz.

e-nabız uygulamasından değiştirebilirsiniz. olmazsa toplum sağlığı merkezi'nde sizi uygun bir aile hekimine kaydettirirler.

öğrenciyim çalışmıyorum.

e-nabız üzerinden çok uzun sürer mi? 1 günde olur mu? bu arada şu an için bir ikametgah adresim yok gösterebileceğim yaşadığım şehirde. :/ kısa süreliğine yurtta kalıyorum çünkü. askerden sonra adresim olacak.

Bizim düdüklüde böyle bir şey olmuyor. Bence lastiği değiştirin.

bende de yeni yeni basladi eskiden yoktu. 7-8 yildir kullaniyorum bu dudukluyu sizinki kac yillik?

Lastiğin değişim zamanı gelmiş.

Lastigi dolaba degil de kapi arkasina falan asin.

lastigi camdan disari asiyorum.

düdüklü düzgün çalışıyor mu? 7-8 senede lastik değişmemesi entresan olmuş.
asıl sorunu basınç altında çalışmaması olarak beklerdim ama dolabı kokutuyor diyorsunuz.
dolaba saklama kabı ya da başka kaba aktararak kullanmak daha iyi bence.
ben hep saklama kabı kullanıyorum hava almaması yemek ömrünü uzatıyor ve koku falan karışmıyor.
sonrası da tencere kirletmemek adına tabak üstünde mikrodalga.

duduklu duzgun calisiyor orada bir sikinti yok. da dolabi kokutan ici yemek dolu tencere degil. tencerenin makinede yikanmis ve kurutulmus lastigi. dolap dedigim buzdolabi degil, tencereyi yikayip kuruttugumda koydugum normal mutfak dolabi. artik lastigi camdan disari asiyorum ama yeniden kullanacagim zaman hala koku gecmemis oluyor lastikten. bu tencere artik uretilmiyor, lastigin yedegini bulup degistiremem muhtemelen :(

tencerenin kapakli kismini sadece yemek pisirirken kullaniyorum. ne buzdolabina bu kapakla koyuyorum tencereyi ne de yemek filan isitiyorum bu kapakla. ama koku gecmiyor.

Sultanahmet Kadıköy Beşiktaş

Yukarıdakilere ek olarak Galata,Cihangir, Beyoğlu tarafları da olabilir.

Kadıköy iskele yakınları. Her gün vapur keyfi yaparsın, akşam gece hayatı da canlıdır.

Galata,Karaköy,şişhane=metro,tramvay,vapur,otobüs

besiktas

sulukule, dolapdere, kuştepe; hayatın içinde olmak iyidir. yada dışında.

ben olsam sultanahmet civarındaki butik otellerde kalırdım.

turistlerin cok buyuk cogunlugunun sultanahmet ya da beyoglu taraflarini tercih ettigini dusunursek bu lokasyonlar mantikli sonucuna varabiliriz diye dusunuyorum.

kadıköyde kalırım ben olsam.

Ben olsam Kadiköy'de kalirdim.

like the wind diye buldu shazam. kesin değildir ama.

@sutlu nescafe evet onu da uydurmuşlar zaten.

sesi ben de dave gahan'a benzettim duyar duymaz. melodiyi de ace of base - beautiful life'a benzettim diye tanidik geliyor olabilir.

çiçek mi, sebze mi? saksı nasıl bir ortamda? salon bitkisi mi? balkon mu?

akşam sefası, sıklamen vs.

Cicek, sebze ne olursa. Saksida bir sey olsun yani.
Ofis icinde. Gun isigi aliyor.

aloe vera tabii ki

Normal gibi. Tek eksik yazmadığınız "annesi banyoya sokup yıkıyor" kalmış.

Bana biraz akli dengesi çok yerinde değil gibi geldi. Bilemedim.

youtu.be

Saksıya tükürmekte sorun göremedim. Asıl antisosyal davranış yere tükürmek. Gerçi bizimki gibi memleketlerde bu türden davranışlar norm kabul ediliyor.

Premium denyo. Sopası eksik.

Kışın palto giymeye neden karşı olunur ki? Mevsimlerin bizim nasil giyinmemiz gerektiğini belirmesine mi içerlemiş. Yemekler konusundaki tercihine bir şey diyemicem olabilir yani bol baharatlı, soslu seviyordur.
Ama genel olarak bir aykırılık var evet. Gözümde dağınık, düzensiz, biraz aylak bi tip belirdi.

delilikten çok ergenlik gibi geldi çoğu. asosyallik de var. fazla konfor alanında kalmış.

amaaan, tam dayaklık...

herkesin hayatina kimse karisamaz nasil yasiyorsa yasasin beni ilgilendirmez ama bu anlattigin tipi karsidan gorsem yolumu degistiririm en olmadi karsi kaldirima gecerim.

Spor yapmak veya kursa gitmek yerine evde durmak. Aman ne ilginç ne ilginç.
Kışın parmakarası terlik giymek hariç hepsi anlaşılır. Baharatı çok döküyormuş bak sen.

Yere tüküren kişiler sayıca çok fazla iken bu herifin saksıya tükürmek gibi aslında daha mantıklı(sessiz yapıyor demişsin) bir iş yaptığı halde onu, buraya yazacak kadar yadırgıyor olman daha ilginç.

her seyin bahanesi var da bir ay ayni kiyafetle dolasmanin yok. balgaminizi da bir zahmet peceteye mendile falan cikarin. organik atik diye saksiya sicalim mi ya?

ciddi olmamakla birlikte anne ve/veya babasi tarafindan buyumesine izin verilmemis, kimlik bunaliminda, sosyal zekasi gelismemis bir insan canlandi gozumde.

çok ergen lan piüv
"ben yarış atı değilim, ben bir bireyim"
of çok ergen
duyuruda da buna uygun 100 kişi bulursun hemen
hepsi de anasının evinde, kokuşmuş donuyla oturup oyun oynuyor harçlığı ile.
ayakları üzerinde durup, böyle denyo olan yok zaten dünyada

"onlar beni istemiyor değil, ben aslında onları istemiyorum"
savunması
istenilmediğini, kalifiye olmadığını, tercih edilebilinir olmadığını
"aslında ben istemediğimden" diye kendince tölere ediyor

ilgi çekme çabası gibi duruyor. tam dayaklık ama ha. babası olsam sanayide 1 ay çırak olarak verirdim, fabrika ayarlarına dönerdi.

Bence bir psikoloğa gitse kesin ciddi bir hastalığı olduğu ortaya çıkar.

Kışın mont giymeye karşı olmak nedir ya :O
Bir ay aynı kıyafetle dolaşmak. Bir insan temiz kıyafet giymemeye nasıl bir açıklama getirebilir acaba!
Mülakata taliban sakalıyla gitmek ve yere tükürmek, balgam çıkarmak sosyal zeka düşüklüğünün göstergesi olabilir ancak.

Organik diye bitkiye tükürmek ne :O
Öfff valla midem bulandı.

Biraz obsesif bozukluk oldugunu dusundum. Asiri ciddi bir mesele degil. Takintilari ve tuhaf huylari olan acayip biri iste. Bir de uyuz tabii.

Bana da psikolojik sıkıntıları var gibi geldi. Ayrıca içimde dayak atma isteği uyandırdı :/

Daha da arttırabiliriz yani bu arada

Trafik ile ilgili bir örnek

Bu arkadaş trafikte sinyal vermeye de karşı, "döneceğim zaman arkamdaki döneceğimi anlayabileceği şekilde araç kullanıyorum" diyor.

Starbucks ie ilgili bir örnek

Her gittiğinde dopio espresso çektirip kahveyi alırken baristadan bir shot daha rica ediyor. Ama ara sıra değil hep. Çünkü bunun baristaların inisiyatifinde olduğunu, onlara hiçbir zararı olmadığını, tek shot için koca Starbucksa ekstra para vermeyeceğini söylüyor, gerekirse baristaya trip atıyor falan.

Kişisel bir örnek

Her gün duş alıyormuş ama saçların yıkamıyormuş, gereksizmiş, saçlarını 2-3 haftada 1 yıkıyor.
Su içmeye de karşı, asla su içmiyor.

bu arada baharat kısmında konu baharatlı yemek yemesi değil aslında, yesin tabii ama konu "yemekli baharat" olunca çevredeki herkes tuhaf tuhaf bakıyor. her restoranda masaya dolu gelen tüm baharat kavanozlarını yemeğe boca edip bitiren biriyle yemek yemek de tuhaf oluyor.

yani aslında özet olarak ilk bakışta tuhaflığı zaten farkediliyor.

ama bu psikolojik bir sorun mudur, kişilik bozukluğu mudur yoksa herkesin hayatına kimse karışamaz denilip geçilecek basit değişiklikler mi işte bu noktada farklı fikirler çıkabiliyor. çevresi de sanırım farklı fikirlerde ki, kimi hiç üzerinde durmuyor, kimisi de arasına mesafe koymuş. bir tuhaf durum.

Birisinden hoşlanmiyorsaniz ondan uzak durmayi seçebilirsiniz.ergen gibi uzun uzun insanlarin yaşayiş biçimlerini eleştirmek mide bulandirici bir şey , dayaklik yazan bile var. Sorsan kendini modern bir insan olarak tanimlar. apartman teyzeni kafasini birakip kendi hayatiniza odaklanin. Ve bu igrenç zihniyetiniz karşisinda birisinin size sanane amk dedigini düşünün. Ve modern birisi olmaya çalişin.Zor ama deneyin.

bu arada ben kendi adıma eleştiriyorum veya normal buluyorum demiyorum, son derece nötr kaldım.

sadece davranışlarının başka insanlar tarafından nasıl algılanacağını merak ettim.

zira bu kişi bazı konularda benden fikir almak istedi, ilk işleri kalıcı olamadı, anlaşmazlık yaşadı çıktı, iş bulamıyor ne zamandır, ben uzun süredir çalıştığımdan yardım akıl vs rica etti.

ben eleştirmak bir yana sadece bu konuların tuhaf karşılanıp sosyal hayatta ve iş hayatında ona zorluklar çıkaracağını düşünüyorum. bu riski alıp almamak tabii yine kendisinin bileceği şey ama bu durum ona böyle anlatılmalı mı acaba yardım için ve insanlar acaba nasıl algılıyor bu önemli. işin bu noktası tartışmaya en açık yer.

maalesef çoğu şey artık iyiden iyiye bir algı yönetimine dönüşüyor.

sanırım ya oyuna girmeyeceksiniz, ya oyunun kurallarına kafa tutacak kadar güçlü zeki zengin çalışkan vs olacaksınız veya oyunun kurallarına uyacaksınız.

kalan taksitlerin tutari olabilir ya da hesap kesimden sonraki harcaman da olabilir.

hesap kesim tarihi ile son ödeme tarihi arasında 300 liralık harcama yapmışsın ya da o döneme ait taksit var.

asghfdhgsfdhgf ya dogru bu benim hesap kesiminden sonra harcadiklarim fkdjk problem cozuldu

sadece yolda gecen 3 saat icim bile birakilir. koc'un bi artisini goremedim bu kiyaslamada.

sorumluluk çok yormayacaksa bence gayet iyi yapmışsınız. yol da yakınsa gayet iyi.

kaç yıldır koçtasınız? öncelikle başka bir koç firmasına geçmeyi düşünün isterseniz, hem kıdem tazminatınızı da alırsınız. geçtiğiniz koç firmasını beğenmezseniz yeni bir firmaya geçmek daha mantıklı olabilir.

%20 fazlası çok değil, yakacağınız kıdem tutarını da düşünün.

5 ay oldu işe başlayalı.

5 ay mı? 5 ayda yükselme imkanı olup olmadığına nasıl karar verdiniz? kıs süreli çalışamlar cv de güzel durmuyor ama siz bilirsiniz tabi.

Bizim meslekte yükselme yok. Titr değişmiyor.

vakti zamanında iki kere koç grubunda çalışmış biri olarak nispeten hak veriyorum sana.
koç grubundayken "koç bırakılır mı?" triplerine giriliyor,
iş veren ya da üst düzey yöneticilerde salak değiller, bunu bilip buna göre davranıyorlar.

ben iki kere bıraktım, şimdi uluslararası bir firmanın üst düzey bir yöneticisiyim. oldukça da mutluyum. (koç'la mukayesede)

koç bal gibi de bırakılır.

Birakilir.
Ben de biraktim. Yönetici konumunda surunurken, gittigim yerde iki kati maas ve mud yard pozisyonuyla gectim.
Koç’un sadece adi var. yukselmek zor, mudur pozisyonuna yonetici diyor.

Birak gitsin. Ford bayiisi bile, kocailem kart ile gelirsen, disardan birinden daha pahaliya arac alirsin diyorken..

O kadar az maas artisi icin birakilmaz. Cv’de koc yaziyorsa bir sonraki isin cok daha fazla gelir getirmeli

koç artık bırakılır

- Öğrenci akbil indirimi
- 30 bin kadar öğrenciye burs
- Su indirimi
- Vakıflara aktarılan paralar iptal oldu
- süt dağıtımı
- Yapımı durdurulan metrolar için tekrar başlatılan çalışmalar. Bunlar için almanyadan kredi alındı.
- İstanbul köylerine üretim için teşvikler
- Daha fazla yolcu taşıyan metrobüsler alınacak

Haftasonlari 24 saat metro <3

şu ana kadar bir sürü şey yaptı, kaldı ki istanbul gibi hükümet bütçesinde bir yere gelip, 5 ayda bütün sistemleri anlayıp, işleyişi devam ettirip, üstüne de yenilik yapmak çok zor birşey. insanüstü çalışıyor, umarım karşılığını alır.

24 saat metroyu unutmuşum la :D

ve 24 saat metroyu hafta içlerine taşımak için çalışma yapılıyormuş.

Hadi eyv :D

Patlıcan musakkayı tavana yaydı

kendi sozleriyle anlatirsak: "adama, kişiye, kişilere gruplara, cemaatlere, vakıflara, derneklere hizmet işi bitti."

sadece bu bile yaptiklarindan memnun olmami ve dogru yolda oldugunu dusunmemi sagliyor. bircok ekstrasi da var tabii ilk ve ikinci cevaplar guzelce maddelemis. daha da devami gelecek eminim. her sey cok guzel oluyor daha da guzel olacak.

-Personel alımlarını kamuya açık bir websitesinden duyurularla yapıyorlar. Kariyer.ibb sitesinde ihiyaç duyulan pozisyonlara cv gönderebiliyorsunuz. eskiden sadece torpille yapılıyordu alımlar. Kimsenin haberi bile olmuyordu. İstediğin kadar vasıflı ol başvuru bile yapamıyordun. Onlarca iştirak binlerce işçiyi sadece partiye kayıtlı kişilerden referansla alıyordu.

-Bence de en önemlisi Türgev, Tügva, Okçular Vakfı, Cübbeli cemaati bilmem ne vakfı gibi derneklere akan vergilerimizin kesilmesi oldu. Akp çocukları hesabından paylaşmışlardı İbb’den sadece Kalyon Ajansa dünyanın parası akıtılmış, sürüyle alakasız ihaleler verilmiş.

-Esenler otogarını da adam ederse ya da İstanbul’a yeni bir otogar yaparsa benim beklentimi karşılamış olur.

insan gibi iletişim kurabilmesi şimdilik yeterli. hafta sonları 24 saat metro bile kabız yönetimlerin beceremeyeceği bir icraat.

Eksi'de söyle bir entry vardi:

eksisozluk.com

Ama herseden önce ayrimci olmayan bir dil kullanmasi önemli.

pasaport süreni uzatmak diye bir olay yok
yeni pasaport alacaksınız.
hızlanma durumunu bilmiyorum

pasaport uzatımı yok. ankaradan başvursanız bile pasaport kayıtlı adresinize posta ile gelecek. tek yok çağrı merkezine ulaşıp (ulaşmak çok zor) acil olduğunu belirtmeniz.

Peki en geç ne zaman gelir?

şunu düzelteyim, illa "pasaport adresine postayla gelecek" diye bir şey yok.

prosedürü nasıl bilmiyorum ama gölbaşı'ndaki pasaport basım merkezine giderek basılır basılmaz imza karşılığı alabiliyorsunuz.

ulaşmanın çok zor olduğunu sanmıyorum. özel bir muamele yapmadılar. benimle birlikte bekleyip, zamanı gelince pasaportunu elden alan bir sürü insan vardı orada.

besiktas nufus mudurlugunden internetten ayni gun (yaklasik 1 saat sonrasi icin) randevu aldim ve basvuruyu yapmam yaklasik 3 dk surdu. basvuruyu yaptigimin ertesi gunu evraklariniz kabul edildi diye mesaj geldi. mesajdan sonraki gun de pasaport postayla belirttigim adrese teslim edildi. sirf bu islem icin ankara'ya gitmek gerektigini sanmiyorum yani. bu olay yaklasik 2 hacta once oluyor yeni bilgi yani.

Ben sabah başvurduğum pasaportu öğleden sonra basım merkezinden almıştım

viyana'da okuyan ve antalya'daki ailesinin yanına gelen kuzenimin pasaportu hasar gördüğü için 4 ocak 2018 tarihinde antalya'dan başvurulan pasaportu, 5 ocak 2018 tarihine yani ertesi günü öğleden sonra saat 15:00'te gölbaşı pasaport basım şeyinden teslim alıp, havaalanına götürüp, thy kargo ile antalya uçağına verip gönderdim. yani ocak 2018'de (yaklaşık 2 yıl önce) antalya'dan başvurulan pasaport, yaklaşık 24 saat içinde ellerine ulaştı.

ne zaman EGM idi, ne zaman değildi onu bilmem.

Yeni pasaport/kimlik sehirlerde ertesi gun, ilcelerde iki gun sonra adrese geliyor. Muhtemelen basvuruyu yapar yapmaz hemen basiyorlar. Basvuruyu da sinirli sayida aldiklari icin birikme olmuyor basimda.
Oyle ki ogleden sonra 15:30 randevusu ile basvurdugum pasaportu ertesi gun sekiz bucukta postaneden teslim aldim.

süpermiş bu al bence :D

www.amazon.com

verdiğin link bana şunu hatırlattı. (alternatif olsun)
sevdiğim bi karikatür serisi. instagramda da var. ordan göz atabilrisin.

bayildim cok guzelmis bana alinsa cok severdim :)

çok güzelmiş. dolar kuruna bakıp ağlıyorum şu an :(

telefon samsung ise, samsung gear'lara bakılabilir.
www.samsung.com


active modeli hoş gibi.

Galaxy Watch Active kullanıyorum, çok memnunum.

samsung'ların şarjı az gidiyor, ilk aldığımda bile max 3 gün gidiyordu. bugün "huawei watch gt 2" aldım, şarjının 2 haftaya yakın gittiği söyleniyor yorumlarda. öğlen aldım bu saate kadar %2 düştü yeni heves oynamama rağmen.
bütçene uyuyorsa hem şıklığı hem de işlevi bakımından çok güzel bence.

edit : telefonum samsung ve tüm fonksiyonları kusursuz çalışıyor, telefon markası ile aynı olsun diye kasma

xiaomi al. şarj konusunda üzmüyor.

samsung galaxy watch kullaniyorum gayet memnunum. 3 gun kadar dayaniyor sarji, bana yetiyor.

Eş zamanlı olmasa da bariz bir şekilde sizin konuşmalarınız onların dedikodu konusu olmuş.
Tabii direkt sizin bahsettiğiniz olayı anlatıp anlatmadıklarını bilemeyiz fakat ilk iki öğretmenin sizin hakkınızdaki görüşleri, diğer öğretmene olumsuz bir şekilde aktarıldığı çok yüksek bir olasılık. Maalesef ki toplulumuzdaki bireylerde önyargıdan sıyrılmış, diğerlerinin fikrine göre hareket etmeme ilkesi yerleşmediği için sorun yaşamadığınız ya da sizi çok da tanımayanlar kendilerinde mesafe koymuşlar. Yakışmamış. Birebir sorun yaşayıp sohbeti kesmeleri ya da sınır çizmeleri ideal olandı fakat işte zayıf karaktere sahip olmanın sonuçları.

hepimiz bu creepy şeyi merak ettik. ne oldugunu söylersen daha emin cevap vereceğim.

ama bana da dedikodu malzemesi olmuşsun gibi geldi.

Ne olduğunu anlatmayıp, türkçe olmayan bir kelimeyle niteleyip, üstünü De kapatıp geçtiğine göre bu creepy olan şey pek hoş bi şey değil. Ne olduğunu söylesen herhalde yeni girdiğin ortamda niye böyle şeyler anlatıyorsun kardeş diyecektik. Sen de öyle denmesin diye böyle tek kelimeyle anlattın geçtin ama eksiklik yaratmış.

Anlatayım creepy şeyi. Yıllar önce telefonuma "Jigolo olmak ister misiniz?" gibi bi mesaj gelmişti. Ben de instagram hesabımda paylaştım mesajı, altına da "paraya da ihtiyacım vardı" yazdım. Sonra okuldan öğrenciler instagram hesabımı bulmuş, abilerinden rica etmişler. Bir akşam iki üç tane "Hala Jigolo olmak istiyor musun bayan?" gibi mesajlar geldi. İnstagramı çok kullanmadığım için okula başladığımda dışarı kapamayı unutmuştum. Aşırı yaratıcı öğrenciler de bundan faydalanmış, akıllarınca benle t.şak geçtiler. Bu olayı anlattım bu iki kıza.

Bir de öyle klasik öğretmen tavrında ve tarzında değilimdir ben. Poçozluğa varan bir salaşlığım var, birkaç kez okuldaki törenlere gitmedim, derslere geciktim falan. Makyaj yapmam, saçımı tarar, yüzümü yıkar çıkarım. Ama bütün bunlar tüm o şıkşıkıdım öğretmenler arasında huzursuzluk sebebi olmuş olabilir. Ciddi bir tavır seziyorum.

Bu tipleri ipleme. En azından 1 sene geçip etrafı tanıyana kadar işyerindekilerle “political correctness” tarzında takılmakta fayda var.
Evet senin hakkında dedikodu yapıyorlar ve anlattığın, söylediğin şeylerin üzerine kendileri de yazarak birbirlerine anlatıyorlar.

sözüm meclisten dışarı.

devlet okulu öğretmenleri evde akşama kadar zuhal topal, esra erol izleyen kadınların ve iddia bayiinde kupon yapıp, sahibinden com'da değişeni boyası olmayan araba kovalayan erkeklerin 4 yıllık üniversite bitirip, öğretmen odasında oturan versiyonları fazla bir şey bekleme. öyle senin yaptığın gibi güncel, popüler twitter mizahından anlamazlar. tutucu bir kitledir. üzerlerine memur olmuş olmanın verdiğini eğreti bir ciddiyet yapışmıştır. öğrencilere gelirsek tipik ergenler işte. adın yavaştan yollu hocaya çıkmıştır bilgin olsun. erkek lise öğrencisinin en büyük fantezisidir bu. ''ayy benim pırıl pırıl delikanlılarım'' diye gururlanıyor musun bilemem ama madalyonun öteki yüzü var ki hiç bilmek istemezsin.

dersini anlat çık, sosyal medya hesaplarını gizliye al, kendi yaşıtın olan meslektaşlarına yakın ol en azından jenerasyon benzerliğinden anlaşırsınız.

Öğrencilerle pek iletişim kurmam, açık saçık giyinmem, erkek öğrenci ya da öğretmenlerle flörtleşmem. Adımın "yollu"ya çıktığını sanmıyorum. Kadınsılıktan epey bir uzağım.

heidi'nin dedesi +1

@heidi'nin dedesi +1

Belli ki bu meslekte kaçarak, saklanarak, kendimi hiçbir şekilde açık etmeyecek şekilde, ketum ve korunaklı yaşamaya alışmam gerekecek. Beni gerçekten çok mutsuz ediyor bu durum ama napalım.

arkadanızdan çok pis dedikodu dönüyordur, tayin/görevlendirme vs olasılığınız varsa değerlendirmenizi öneririm. aksi takdirde uzun süre bu tavırla karşılabilirsiniz ve gerçekten bu çok yorucu oluyor, özellikle de uzun sürünce. makyaj yapmamanıza, salaş giyinmenize bir şey diyemem, kimse de diyemez ama derse geç gitmenizin çok da hoş karşılanabilir olmadğını ve ileride size sorun oluşturacağını belirtebilirim.

tavsiyem, okulda kalacaksanız, bir arkadaş edinmeye çalışın, kafanıza uygun biri illa vardır, en azından ondan bir sosyal destek alırsınız.

şimdiden kolay gelsin, bol sabır.

Ücretli öğretmenlik yapıyorum. Herhangi bir bağlayıcılığı yok buranın benim için ama kaçmak da istemiyorum. Sonuç olarak atansam bile bu tarz tepkilerle karşılaşabilirim. Hassas bir insanım, bu duruma maruz kalarak bi çeşit savunma mekanizması geliştirmeyi umuyorum. Bir de okulda başkalarının ardından çok daha büyük, sevimsiz dedikoduların döndüğünü hissediyorum. Yani iki aylık sessiz sakin, kendi derdinden başını kaldıramayan bana bile bu kadar yükleniliyprsa kimler kimler hakkında neler düşünüp söyleniyordur. Kaçıp gitmenin bir faydası yok. Kendileriyle iletişim kırmamaya çalışırım. Onlar da başka bir gündem bulurlar.

Son cevabınızda kendiniz bulmuşsunuz ne yapmanız gerektiğini. Ortamı terketmek zorunda değilsiniz, işinizi yapıyorsunuz ve işle ilgili bir probleminiz aslında yok. Dedikodu her yerde her zaman var. Teneffüslerde kitap okuyun, öğrencilerle konuşup gülüp sohbet edebilirsiniz ama seviyesini iyi ayarlayın. Bir noktadan sonra onlar sizinle arkadaş olmaya çalışacak, dedikodu ortamında kendini soyutlayan kişi eninde sonunda popüler olur gözde olur.
Siz bunu gözde olmak için değil huzur için yapacaksınız.

dedikodu dondugunu bildigim/hissettigim ortamlarda asla kendimle ilgili ozel oldugunu dusundugum bir seyi kimseyle paylasmam. asla. boyle ortamlarda kendini korumanin birinci kurali bu. sen kurali bastan cignemissin ondan olmus bunlar. boyle ortamlarda sosyallesmeye de calisma kimin arkandan neler cevirdigini bilemezsin cunku. bana soguk ve ukala diyenler var mesela sirf kimseyle ozelimi paylasmiyorum diye. diyebilirler, umrumda degil. benim ozelimi bire bin katip arkamdan konusmalarindan cok daha iyidir. soguk mesafeli ve ukala biri olunca ayrica insanlar konusmaya da cekiniyor. seninle ya da arkandan fark etmez, cekiniyorlar. boyle tiplerle muhatap olacagima yapayalniz takilirim daha iyi diyorum, hep de oype yapiyorum pek bi zararini gormedim. sen de boyle yap bence.

edit: yazmadan edemedim, tanisalar muthis tatli bi insanim aslinda :) ama tanimayi hak etmedikleri surece kimseye o yuzumu gostermiyorum :)

iletişim kurmadan olmaz, seviyeli olacak. bi iki kişi olur, kafanıza yakın onlara anlatabilirsin, anlarlar. bana anlatsan hahaahha falan random bi gülme atardım, önemsizmiş der geçerdim. @heidi'nin dedesi'nin bahsettiği tiplerde böyle olmuyor, hayat görüşleri böyle şeylere kapalı. merhaba-merhaba, sınıfların,okulun durumu falan konuşup geçin. ama ''dersinin anlat çık''dan ziyade diğerlerine harcayacağınız enerjiyi aradan istekli öğrencilere destek olarak onların hayata daha düzgün hazırlanmasını sağlayabilirsiniz.

22-23 de öğretmen nasıl olunuyor yahu.
Sen biraz alıngansın gibi geldi bana.

Yeni mezun demek istedim. Kaç yaşında giriyor bu insanlar üniversiteye, kaç yaşında mezun oluyorlar? Do the math.

Getir de glade in çarşaf kokusu diye bir şey var ondan koyabilirsin

bir kese icine karbonat koyup lavanta, narenciye gibi baskin bir yagdan birkac damla damlatirsan kokuyu alir damlattigin yag kokar cekmeceler.

çekmecelere minik katı sabunlardan koyabilirsin.

Karbonat en iyi koku gidericidir, çekmecelere serpip bekletebilirsiniz.

irlanda bağlı değil. kuzey irlanda bağlı.

büyük britanya ve kuzey irlanda olarak geçiyor zaten topluluğun adı. bir de irlanda cumhuriyeti diye bir ekip var işte o da yeşil turuncu beyaz bayraklı arkadaşlar.

galler farklı dil konuştuklarından dolayı falan pek de çok mutlu değil farklı kültürler onlar bunlar ve genel olarak tarihte galler prensi sembolik olarak unvanı alıp pek ilgilenmemiş ülkeyle o yüzden uzun yıllar sorunlar yaşamışlar. şu an charles ile durum nasıldır tam olarak bilemiyorum.

son brexit olaylarıyla kuzey irlanda ve iskoçya ab'de kalmayı istediğinden dolayı şu anda bir parçaları olmak pek hoşlarına gitmiyor bildiğim kadarıyla ancak öncesine dair ne kadar mutlular ne kadar değiller araştırma fırsatım olmadı.

ekonomik acidan kendilerini dondurebilecek gucleri yok, iskocya daha yeni referandum yapti ayrilmamayi tercih etti mesela. dunyanin en guclu devletlerinden biri diplerindeyken napsinlar parasiz?

Bunun nedenlerinden biri, orada krallık hanedanlıklarının sürekli el değiştirmesi. Misal bugünkü Windsor Hanedanı esasında bir Alman hanedanı olan Hanover Hanedanının bir alt kolu olan Saxe-Coburg-Gotha Hanedanı, sonra Elizabeth'in dedesi bu isim çok Alman duruyor deyip Windsor Hanedanı olarak değiştiriyor, ondan önceki hanedanlık da Stuart Hanedanı, Stuart Hanedanı normalde bir İskoç hanedanlığı, kurucusu da Braveheart filminden aşina olduğumuz Robert the Bruce'un torunu II. Robert. Robert the Bruce'un çocuğunun çocuğu olmayınca, İskoçya'da Stuart Hanedanı Krallık yapmaya başlıyor, Stuart hanedanını kuran kişi de Robert the Bruce'un kızı Marjorie Bruce'un oğlu II. Robert. Buraya kadar olan kısım İskoçya'yla ilgili, yıl 1370 küsur.

Dönelim İngiltere'ye, İngiltere diyorum zira o dönemde henüz Britanya yok, İngiltere'yi bu dönemde yöneten aile, Tudor Hanedanlığı, bu aile 1600'lü yılların başına kadar İngiltere'yi yönetiyor ama senin sorularından birinin cevabı burada, İskoç Krallığı üstünde bir hakları yok Kuzey İrlanda ve İngiltere üstünde hakimiyetleri var. Hanedanın son hükümdarı da 1. Elizabeth. Elizabeth çocuksuz ölünce, hanedana en yakın aile olan İskoçya'daki Stuarth Hanedanının kralı 1. James İngiltere kralı oluyor, zira Annesi Mary Stuart'ın büyükannesi, daha önce Tudor Hanedanlığında krallık yapmış 8. Henry'nin kız kardeşi Margaret Tudor, bu akrabalıktan faydalanarak İngiltere'nin de kralı oluyor, ama bu krallıkları birleştirmiyor hala üç ayrı ülkenin ayrı ayrı kralı oluyor, ta ki Birlik Kanunu çıkana kadar. Birlik Kanunu çıktığında, ki bu da Kraliçe Anne dönemine denk geliyor, İngiltere ve Kuzey İrlanda Krallığı, İskoçya ve İngiltere meclislerinde çıkan kararla birleşip Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda imparatorluğu oluyor. Yani bu kendi tercih ettikleri bir durum gördüğün gibi kimse zorla birleştirmiyor, bugün nasıl ki İngiltere Kraliçesi İskoçya'ya hükmediyorsa, zamanında İskoçya Kralı da İngiltere'ye hükmetmiş bunu da kabul etmişler. Yarın bir gün biz ayrılmak istiyoruz derlerse de ayrılırlar, kimse de engel olmaz.

galler'de artik farkli dil konusulmuyor, o is sembolik. bi cok galler dogumlu is arkadasim sadece 3'e kadar saymayi bilecek kadar dil hakimiyetleri var. kultur de tamamen ingiliz kulturu, bi farki yok

iskoçya bağlı çünkü 1603te iskoçya kralı ingiltere kralı oluyor, 1707de iki krallık birleşiyor, tek krallık oluyor.
buna itiraz eden iskoçlar iki defa ayaklanıyor ancak başarısız oluyor.
sonra 1801de irlandada aynı krallığa katılıyor. birleşik krallık oluyor.
1800lerde kimse ayaklanmıyor çünkü zaten dünyanın bir numarası durumunda bir ülke oluyorlar.
irlandalılar birinci dünya savaşında ayrılınca bugünkü büyük britanya ve kuzey irlanda birleşik krallığı doğuyor.
şu an iskoçyada bağımsızlık hareketleri var ancak sonuca ulaşamıyorlar. tam destek yok.
galler zaten ufacık ülke, neden ayrılsın. takılıyorlar öyle.

bu ayrılma fantezisini anlamıyorum. ayrılınca ne olacak ki. katalanları falan da anlamıyorum. ayrılmak değil birleşmek gerekir bu çağda.

Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim?

Bunun üstüne yoktur.

Cihan Mürtezaoğlu diyince sarı söz gelir aklıma, acıtır :-)

Yalin - Zalim
Tarkan - Ikimizin Yerine
Ebru Gundes - Gel Vefasiz

barış manço - gül bebeğim

umay umay - hareket vakti

Can Güngör - Yalnız Ölmek
www.youtube.com

Sezen Aksu - Ne Ağlarsın

www.youtube.com

m.youtube.com

Senden başkasına meyil versemde
Sızlar her yanım sana geri dönerim
Sürgün olup mekanında yoksun sen
Kimin yokluğunda kayboldum ben

"Metallica - no leaf clover" dinlediğim her an tercihlerimi ve bulunduğum yeri sorgularım: Bilgece bir yumuşaklık, hikmetli bir dinginlik, derinlikli bir eda…

Valla canımı acıtmıyor ama Zülfü Livaneli' nin Sevda değil şarkısını her dinleyişte soğuk kış günlerinde Ankara yokuşlarını bu şarkı eşliğinde yürüdüğüm günler geliyor aklıma.
Merhaba demeden daha
Bu gitmeler gitmek değil
youtu.be

Nilüfer - Son Arzum

www.youtube.com

ayna - gelincik

Benim cevabım biraz tuhaf görünecek belki ama benim için tektir: Arkadaşım Eşek.

kesmeşeker - yağmur
(git: www.youtube.com
sözleri ayrı güzel, müziği ayrı güzel.

Biliyorsun, Vazgeçtim - Sezen Aksu
Gemiler - Orhan Atasoy
Hasret - Sema Moritz

Elbet bir gün buluşacağız

Benim içimde yanar ateş var, sevgilim ne zaman kavuşacağız...

Elfida _ Haluk Levent

umay umay&kazım koyuncu:kalbim acıdı

kahveni al git. madem en tecrübeli sensin, bir görünürsun, sıkıntı yoksa eve dönersin.

posta koyacaksan da isini garantiye almadan yapma derim ben. ufaktan baska is bak belki bakarsin baska bir is cikar karsina. o zaman icinden ne geliyorsa yapar, soylersin ama simdilik sakinligini koruman lazim bence. ben olsam oyle yapardim. is hayati fevriligi kaldirmiyor maalesef.

İki farklı konuya değineceğim, bundan 10 gün öncesine kadar 2 aydır preprodda test yapacağım diye can çekişiyordum. Benim yapmam gereken testler için aralık başına kadar vaktim vardı. Bırakın 1 günü, 1 saat bile esnetilemeyen deadlineımız var.
Benim işimi bitiremememdeki sebep prod’a eklenen yeniliklerin (yeni bir özellik veya arayüz olabilir) preprod’a tanımlanmadan yapılmış olmasıydı. Güncelleme ve geçiş beklerken ben de uzun mesailere kaldım. İşin yetişmemesini geçtim, banka zifiri karanlık olduğundan korkup istemsizce dişlerimi sıktığımı işten çıkarken farkediyordum. Hele son hafta, bt’den birinin de benim gibi fazla mesai yapıp geçişleri tamamlayabilmesi için her şeyi verirdim. Bunu samimi söylüyorum. Pasta, börek, çörek ne olursa... bunlar neden anlattım. Yapılan işin arkasında siz varsınız, önünde başka insanlar. Sizin yapacağınız işe muhtaçlar. Kendinizin, yaptığınız işin değerini bilin diye uzun uzun yazdım.

Terfiler ise artık ne yazık ki ölçülebilir değerlendirme sistemleri sonucunda verilmiyor. Muhtemelen terfi alacaklar 6-7 ay öncesinde bellidir ki siz de bu kişilerin kim olduğunu tahmin ediyorsunuzdur.

Verilen her emeğin, harcanan her zamanın da çalışan insana olumlu olarak döndüğünü gördüm. Belki bankanızda değil ama başka bankada...

Bence bu akşam gidin, güzel taze bir kahve alın yanına seviyorsanız cheesecake. Sizin alanınız olmayan bir konuda size ihtiyaçları var. Bu sizin gururunuzu okşamalı. Bir de, gitmeyip de yarın tatsız bir laf duyarsanız daha çok üzülürsünüz.

Biri:
Filippo Palizzi - La Fanciulla sulla roccia a Sorrento
upload.wikimedia.org

İlk aklıma gelen Diego rivera - evrenin hakimi

nicola samori'nin tüm tabloları olabilir galiba ya. behemoth'un son albüm kapağını kim çizmiş nedir ne değildir diye bakınırken keşfettim adamı. anlamsız bir rahatsızlık ve huzurla izliyorum adamın tablolarını. bir albüm kapağı vesilesiyle bu kadar geç keşfettiğim için de kendimden utandım.

Rembrandt - night watch
Van Gogh - starry night
Da Vinci - mona lisa

bu: imgyukle.com

ve dolayisiyla bu: imgyukle.com

değişiyor; şu sıralar All Alone - Iman Maleki; muhtemelen en iyi tabloları arasında yer almaz; bana kendimi hatırlatıyor.
daha bir sürü hastası olduğum tablo var, vaktim olunca şeyederim.

ilya repin.

önceliğim şu tablo;

eksisozluk.com

ikincisi bu ;

eksisozluk.com

Ya nakadan güzel bir duyuru. Lütfen silme.
Jackson pollock 41. link veremedim özür.

caspar david friedrich - bulutların üzerinde yolculuk.

tek.link

Bosch-dünyevi zevkler bahçesi
Picasso - guernica
Boticelli - Venüs’ün doğuşu

soruyu takip ediyorum. ayrica ustteki linkteki marka turkiye'ye gonderim yapmiyor, paylasilma amacini anlamadim.

Abi saka mi yapiyorsunuz canada goose -30'lar -40'lar icin. Turkiye'de kisi Erzurum'da gecirip geceleri disarida calismiyorsaniz sacmalik. Marka uzerinden piyasa yapicam diye ter icinde kalicaksiniz.

Muş'ta bulunuyorum -30lari gördüm hadi kendim için o montlara bakarım da, söylediğiniz montlar almanya dâhil abartı @hot patato + 1000

Paranız cebinizde kalsın www.decathlon.com.tr
Bunu alın dua edersiniz ki bu bile kısmen fazla. Alacağınız montun dış membranı suya dayanıklı, iç dolgusu kaz tüyü olur ise tadından yenmez tabi bu montlar bilinen markalarda 1000tl civarı gerekli mi bence decathlon varken gereksiz, ayrıca aklinizda olsun tüyün niteliği ile dolum oranı ve dolgu yoğunluğuna dikkat edin. Elyaf dolgulu alacaksanız da santimetrekareye düşen dolgu miktarına bakın.

bos bir teneke bul icinde yak

ben biriktiriyorum, kış gelince sobalı bir misafirlikte yakıyorum. şuan 1 koli evrak yanmayı bekliyor.

özellikle birden fazla parçaya ayırıp farklı çöp kutularına atardım.
artık umursamıyorum.
kim ne yapacak benim boktan adresimi dyorum.

Ben kadin oldugum icin telefon adres isim kisimlarini parcalara ayırıp atiyorum cope. Bi sapiga denk gelir de arayip rahatsiz eder filan diye dikkat ediyorum. Dolandirilmak ustume sirket acilmasi vs degil de taciz korkulu daha cok benimki.

hindistan cevizi +1

annen burak ve gokhan'i sevmiyor olabilir mi? :) adam degil de annen diyordur belki o kismi?

@in vino veritas

dasopkdaskopd Yok, öyle olsa sigara ve alkolü bıraktırırdı :D

evrimagaci.org

dsakopds ne demek onu anlamadım? bir tür büyü olabilir.

Böyle birşey gerçek olsa cia'da çalışır adam.
Büyük ihtimal annenin ağzından almış. Ya da face e falan bakmıştır çaktırmadan.

Mutlaka mantıklı bi açıklaması olmalı. Yoksa deliririz.

Benim gördüğüm falcılar daha muğlak şeyler söylüyor. Bu kadar spesifik tutturanı hiç görmedim.

hangi falcıymış bu burdan ya da özelden yazabilir misin :D

Hani bi falcı gelse "ben fal bakıyorum, isteyen varsa fiyatı şu, yerim şurası" dese bence senin yazdığın bu entry kadar ilgi çekmez :) Yani reklam mı acaba?? :D

cevaba gelince eleman genel konuşmuştur, annen doğum tarihini falan vermiştir, adam da boşlukları doldurmuştur.

candide +1 falcı kimmiş öğrenebilir miyiz? :D

musteriyi bekletirken masada konustuklari dinleme, sosyal medya hesaplarini karistirma, takip etme... ne ararsan varmis bunlarda. ben falci olsam bu kadar isabetli bilgi vermem, kesin bi bit yenigi var diye dusunur musterim inamdirici olmaz derim ama keriz cok iste, ne ogrenirlerse anlatiyorlar demek ki.

bi arkadasim is ariyodu bi ara, kafelere gidiyodu garson lazim mi diye. kafenin birinde sende falci tipi var, gel seni falci yapalim demisler. kiz nasil olcak ki falan deyince bir aya kalmaz ogrenirsin super para kazanjrsin demisler. oyle iste
...

www.youtube.com

benzeri olabilir

Pasaportunuza bagli vizesiz gidis. Hangi pasaport icin soruyorsunuz?

bordo

ukrayna, moldova, gurcistan, kibris, bosna..
bunlardan birine bakican artik..

sicak, degisik bir ülkeye gidin. Küba :)

Belgrad.

Olaylar olmasaydı Lübnan derdim.

belgrad

Bütçeniz düşükse Kiev, yüksekse G.Afrika veya Meksika.

işe bağlı gidebilirdim gitmeyebilirim. imkanlar ve ayrıntılar lazım.

giderim.

küçük şehirde hayat kolay. en kötü haftasonumu takılmaya gelirsin.

Para biriktirebileceksem giderim.

tam olarak babilbaligi gibi dusunuyorum fakat hic kucuk sehirde yasamadim, davulun sesi uzaktan hos geliyor da olabilir.

net gidilir. bir süre sonra yeni iş ararsın. iş çalışırken aranır.

gidilebilir neden olmasın. zaten buyuksehirde de hergun ortamlara akmiyorsundur. ayda dort haftasonu su anda yasadigin sehre veya cevredeki guzel sehirlere gidebilirsin.

zaman bos gececegine para kazanirsin.

gidermiydiniz değil gidiyorum :D gidiliyor ekmek neredeyse oraya gidiyorsun. çoluk çocuk varsa işler farklı eğitimini evini vs düşünmek lazım. ben gidiyorum. hepsinde de eğlenerek döndüm.
nufusu 10 000 olan yerlerde de çalıştım. bi kar yağıyordu 1 mt. aha dayıya sor ibb.co
bu vatanın her yeri senin.

attığın taş ürküttüğün kuşa değecek mi? yakınlarda büyükşehir var mı? çok zamanını alacak bir iş mi?

bunların cevabına göre karar veririm.

işsizsen sorman kabahat.
1 > 0 diyerek her yere gidebilmelisin.

ben istanbul'dan daha küçük bir şehire taşındım misal.

giderdim, bir adım atmazsanız bir sonraki adımda ne olacağını bilemezsiniz

Kendi işini de yapacakmışsın. Mutlaka git.

Küçüklük baş tacı da bağnazlık sıkıntı.

Uyum sağlayabilengillerdensen eğer tabii ki git.
En kötü iş>işsizlik.

Allah kimseyi işsizlik buhranı ile sınamasın.

Gidilir tabii niye gidilmesin ama bir süre tahammül edilir büyük şehirde büyümüş biri için benim tahminim. Ömrünün sonuna kadar orada yaşamayı düşünmüyorsan, pılını pırtını toplayıp başka şehirde yaşamaya harcayacağın emeğe değecek kadar kalacaksan orada... matematiğini sen hesapla.

İş çalışırken aranır +1

Para biriktirebileceksem giderim +1. hayir bir de sirf "buyuksehir"de olucam diye bos bos oturulur mu? oturdugun buyuksehir de paris new york falan degil.

açıkları tercih etmiyorsan hiç tuzlu fıstık yememişsin zaten.

kaliteli bir tuzlu fıstığın fıstık rengi açık olur, boyutu iri olur ve ağzında dağılır anlarsın zaten.

kapalı olan markaların hepsi traş.

Fıstık rengini nasil görüyoruz ki? Üstünde tuzlu olan kabuk var

Yerken ayıkla bak, zaten ağzında dağılır

bu tuzlu fıstık uğruna ben de az marka denemedim. uzman görüşüm benim de kapalı'lar dan uzak durmak olacak. açıp bitiremediklerim oluyor. bir kere sıcak yemek diye bir durum da yok kapalı olunca. o yüzden kuruyemişçilere girip tadına/tazeliğine/kavrukluğuna bakıp öyle alıyorum.

carrefour'da kuruyemis bolumunde acik satilan kabuklu (pembe olan kabuk) tuzsuz fistiklar benim bugune kadarki favorim.

Nilüferin neresine geçeceksiniz orası önemli çok.Minibüsle FSM'ye kadar gidebilirsiniz ama .Bu arada Bursa'da taksi fiyatları çok pahalı bence binmeyin.

@choclatetekila Nilufer duragina kadar gitmem lazim, fsm dediginiz ondan bir onceki durak olansa o da isimi gorur. Minubus olmasi iyiymis, tesekkurler.

idodan inince zaten emek otobusleri hazir yolcu bekliyor oluyor. otobusle emek metro duragina direkt ulasilabiliyor. oradan da metroyla (bursaray) nilufer duragina gidebilirsin.

annem evdeki altın takıları öyle bir saklamış ki kendisi bile nelerin içine koyup sakladığını unutup, o içinde altınların olduğu şey artık her neyse onu çöp zannedip atmıştı. manevi değeri de vardı, hatıraydı hepsi.

yok normal değil, insan atarken bir bakmalı bu ne diye. bence yani.

pul kolleksiyonum ve tasolarim :)

Emziren annelerin yaralarına kullandığı gümüş kapaklar.
Değeri 340 liraydı öyle büyük para değil belki ama ücretsiz izinde ve oğlumun babasından kuruş nafaka almazken bir de o gidince çok üzülmüştüm.

Kırmızı elbiseli belli belirsiz kadın figürü olan tahta üzerine boyanmış tabloyu paramparça çöpte görmemle “güzel değildi basit duruyordu” açıklamasının yapılması...

Yillar once cekilmis onlarca fotoğraf. Butun gecmis yok oldu.

Saklama ve arsivleme huyum oldugum icin bir seyin sorulmadan atilmasi beni cildirtir. Su an beraner yasamiyoruz ama, bende saklama arsivleme hastaligi varken bir o kadar da kardesimde "cope atma" hastalogi var. Herif düzenli olarak kesfe cikiyordu evde atacak bir seyler bulmak icin, durtusu vardi surekli bir seyler atacak adam. Bir kere karsima gelmis bu pc yi atiyorum dedi adam. Calisan saoasaglam bilgisayari eski diye cope atacak. Dalga mi geciyorsun dedim.

Yabi haklisin kizmakta. Bir sey atilirken sorulur veya bakilir nedor ne dedildir diye eger ne oldugunu bilmiyorsan.

Annem ve babam her yıl beni ve kardeşlerimi fotoğrafçıya götürüp bizim bir arada olduğumuz fotoğraflarımızı çekermiş. Biz büyüdükçe o fotoğraflar ortadan kayboldu. Meğersem ablam kendisinin iyi çıkmadığı fotoğrafları yırtar ve kalemle karalarmış. Geriye kalanları ya akrabalar, komşular almış ya da erkek kardeşim bir şeyleri parçalama döneminde yırtmış hepsini. O fotoğraflardan elimde kalan hiç olmadı ne yazık ki.

Bir de babam hepimizin ilk seslerini teyple kasetlere kaydetmiş. Bu kasetleri de erkek kardeşim içlerindeki bantları söküp parçalamış. Çok üzüldüm yine durduk yere.

Çocukken çok kitap okurdum ve onlarca kitabım vardı. Sonra taşınma esnasında nasıl olduysa kitapların olduğu koliler ortadan yok oldu. Hala aklıma geldikçe üzülürüm.

pokemon kartlarım :/

Anneannemden bana yadigar'Cumhuriyet Altını'. 13 yıl geçti hala daha üzülüyorum...

Küçükken bana babamın aldığı disney ansiklopedi serisi. Yıllarca annemlerin evindeki kitaplığımda durdu. Yılda 1-2 kere annemlere giderdim. Gittikçe de bir tanesini rastgele seçer bakardım içine. Kendi evime taşındığım zaman istediğim annemden. Verdik galiba onları noldu bilmiyorum dedi. Çocuk ansiklopedisi okumayacağımı düşünmüş.

Bir de beyaz peluş ayım vardı. Patileri lacivert kumaştan, beyaz puantiyeler vardı üzerinde. Onu da bir gidişimde göremedim, büyüdüm diye vermişler.
Hatırlayınca yine üzüldüm.
Nasıl teselli vereceğimi bilmiyorum tabi ama ben kendime “eşyalarına bu kadar bağlanma” diyorum.

Saat,manevi değeri yüksekti,hala aklıma geldikçe üzülürüm

Annem tarafından 25 yıldır sakladığım oyuncağım, 10 yıllık bilim çocuk kart koleksiyonum bana sorulmadan zaten eskimişti gibi yalan bir açıklama ile hunharca çöpe atıldı. Mağdurum da mağdurum :((

Soruyu yanlış anlamışım, mobilde olduğumdan dğzeltemiyorum da. Ev taşırken altınları eski bir çantaya koymuştu hepsi annesinden anneannesinden kalmaydı. Onu çöpe attıydı içine koyduğunu unutup :/

ohoooo. büyük kavga çıkarana kadar babam kafasına göre dağınıkmış diye odama dalıp "temizlik" yapma adına bişeylerimi atıyodu. 15 temmuz sırası ne kadar muhalif ve muhalifimsi adamın kitabı varsa onları atmıştı çöpe, en büyük vurgun oydu. ilber ortaylı kitabı bile uçmuştu, adam fazla okumuş ya kesin muhaliftir. polis evi basarsa içeri almasınlar aman.

bi kere de spordan getirdiğim çamurlu ayakkabılarım vardı poşet içinde. yıkamak üzere poşetiyle bi yere koymuştum bi baktım yok. o sırada dışarı giderken çöp diye almış atmış yine babam. çöple alakası yoktu baya ayakkabı olduğu belliydi aslında. pisliğine yaptığını düşünüyorum bak yazınca hatırladım gene sinirlendim.

insanlar pek akıllanmıyor. büyük kavga çıkarmadan da malıma dokunmayı anlamadı.

gece gorus durbunu sene 93
350 milyon yillik trilobit fosili-cok saygi duyardim ona be-
rus denizaltisindan cikma sonar hoparloru
f4 phantom "joystigi"
rom un ilk sayilari

hatirlamasi bile kotu

Acrupa yakasında bulamazsanız ümraniye nato yolu’nda istediğinizi yapacak mobilyacılar bulunuyor.

instagram.com

soyle biyer var belki ilgini ceker

Şuranın fiyatları fena değil:
www.instagram.com

Çağlayan'da kağıthane caddesine bak, benzer hazır bir ürün bile bulabilirsin. Sanki ofis mobilyacılarında olur gibi, dosya dolabı gibi birşey.

O adam gurursuz, karaktersizin teki. İstenmediğini bile bile bu kadar yapışmasının başka bir açıklaması olamaz. Bitir artık.

Kime yapıştım? İkisi farklı insanlar

Yeni ilişkiyi ellerinle bok etmişsin gibi duruyor. Bu saatten sonra düzelebilecekmiş gibi gelmedi bana.
Sen bir şeyi alıp bir yıl boyunca her gün duvara vurursan, bir yılın sonunda artık çalışmayacak duruma gelir. Öyle de olmuş. Gayet doğal. Bu saatten sonra aldatmak aldatmamak, bir önemi kalmamış. Sizin ilişki bitmiş gibi görünüyor.

(bkz: fazla naz aşık usandırır)

aldatıyordur. Sen de aldat.

her insanın %80 sudan oluştuğunu, yaşamın evrendeki en sınırlı kaynak olduğunu ve yaşayan bir organizma olarak zaten kısıtlı olan zamanını bu şekilde heba etmenin hiç mantıklı olmadığını kavramış olabilir, her canlı bir yerde bu aydınlanmayı yaşar, ben olsam bu aydınlanmayı çok önce yaşardım ki yaşadım, siz de yaşayın, hayatınıza bakın.

Eski sevgilinin yaşattığı travmayı yeni sevgiline bok gibi davranarak ondan çıkarmaktan vazgeç.

adama yazik cok acidim ona. seviyorsan birak bari normal bi hayat yasasin garip.

En büyük derdiniz bu olsun.
Kendinizi tanıyıp mutlu olmanın, karşındakine güven duymanın aslen kendi iç dinamiklerinizden kaynaklandığının farkında olmalısınız.
Yeni bir sayfa açın, önce kendinize güvenin, kendinizle vakit geçirin, hayatı yaşayın, ondan sonra gerekli olgunluğa ulaşmaya başlayınca ikili iliskilere adım atarsınız. Kişilere fazla bel bağlamak işin çözümü değil sorunun kaynağıdır.

Bir kere bile kendini düzeltmekten ve iyi davranmayı istemekten bahsetmemene bakılırsa başkası yüzünden değil senin yüzünden soğumuştur. Hem üstüne basa basa “kötü davranıyorum” diye tekrar tekrar anlatıyorsun hem de neden gidiyor diye şaşırıyorsun.

Doktora git. Adamı da rahat bırak derim.

doğrudan soruna cevap değil fakat twitter'da yazan bir psikoterapist var, bu konular üzerine de birşeyler yazdığı oluyor belki göz atarsan sana uygun üzerinde düşünmen için tavsiyeler bulabilirsin

twitter.com

Bu kişiyle tam anlamıyla bir ilişkin var mı yok mu anlamadım açıkçası. Kendine şunu sor: güvenini daha çok kazansa, sende ulaşabileceği yeni şeyler var mı? Bu kişinin güvenine neden ihtiyacın var? İlişkide yeni bir aşamaya geçmek mi yoksa o yanında değilken, seninle daha az ilgileniyorken de huzurlu olabilmek mi? İkinizin de ilişkinin neresinde olduğunuza dair farklı cevapları olabilir. Sen hala kaprislerine tahammül bekleyecek kadar yolun başında hissediyorken kendini, o bu noktayı çoktan geçmiş olabilir. Sana tavır alabilir, cezalandırmak isteyebilir..

Genel olarak şunu yazayım: kendimi tabii ki düzeltmek istediğim için bunu sormuştum biraz da. Adam hala benimle beraber. Bir kere bile bitsin demedi, bitirip duran ben oldum. Bu hareketlerimin üzerine de sürekli sen hazır değilsin, hazır olursan buradayım gibi şeyler dedi. Geri dönmek istediğimdeyse hiç hayır demedi.

Şimdi artık bana katlanamıyor farkındayım. Ben de güvenmek ve sevmek istiyorum. Şüphelenmek istemiyorum. Bir yandan da ya geçen seferki gibi kandırılıyorsam birine giderse bi anda gibi gerilimler yaşıyorum.

Kötü eleştirilerinizde haklısınız. Ama ne yazık ki en büyük endişem birileri mi var gibi şeyler hep.

cevapların çoğunu okuyamadım, ama özetle "geçmişi bırakabilmek" işini becermen gerekiyor.
yani olayları ve kişileri ayırıp kendi parantezleri içinde değerlendirebilmelisin.
ayrıca aldatılmak da nedenleri olan bir şeydir.
en büyük korkun aldatılmaksa, aldatılırsın.
hak ettin demiyorum yalnız, bir nüans var söylediğim şeyde.
aldatılmakla ilgili korkuların ya da bir şekilde o konuyla ilgili bir odağın varsa, seni aldatacak insanı çıkartır hayat karşına.
dolayısıyla bir süre sonra yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı hesabı, aldattığı için mi korkuyorsun, korktuğun için mi aldatılıyorsun bilemez hale gelirsin.

bu eğer patolojik seviyeye ulaştıysa, ki ulaşmış zaten, ayrıca ailende ya da çevrende etkisi altında kalmış olabileceğin bir aldatma olayı yaşandıysa, bu konuyla ilgili sabit fikirlerin varsa psikolojik destek, aile dizimi ya da benzeri bir yardım almanı tavsiye ederim.
yani konu burada şimdiki sevgilinden ziyade, senin bilinçaltındaki aldatılma konusu.
bunu çözmeden, her ilişkinde aynı şeyi yaşarsın, sadece insanlar değişir.

İlişkinizde sana eskisi gibi davranması asla mümkün değil çünkü sana olan sabrını tüketmişsin belli ki. Sevse de güvense de artık belki de en ufak bir hareketinde büyük tepkiler vermeye başlayacak belli ki. Bu da senin ya bir şeyleri sürekli içine atmana sebep olacak ya da içine atmadığında da karşı tarafın seni kırmasıyla sonuçlanacak düzelir diye düşünüp kendini iyice bağladığın takdirde. Sen ilişkideki sınırı birbirinize nasıl davranmanız gerektiğinin sınırını koruyamamış ve hatta fazlasıyla da aşmışsın bence. Eskisi gibi olmayacak asla sana kötü davranması da bu sefer tipik türk kızı olarak senin ona bağlanmana ve bu sefer de karşı tarafın senin bağlanmanla daha da rahatlamasına sebep olacak. Bu davranışlarını komple bırakman ve adamı da küçük tribine nazına katlanabilir hale getirmen lazım bence şu an o durumda değil gibi anlattıklarından ve bunu yapmak epey zor bir iş gerçekten olgun birisi olman lazım. Trip vb hiçbir ilişkide normal değil trip atmak yerine mesela rahatsızlığını bağırmadan kibarca söylemeyi öğrenmen gerek aksi halde sonu ayrılık çok fazla bağlanmadıysan ve ben bu dediklerini yapamam dersen ileride üzülmemek için ilişkiyi sonlandırman daha iyi olur. Şu an en tehlikeli aşamadasın üstelik. Aldatır veya aldatmaz kimseye güven olmaz bu sorular hiç bitmez ama bu sorularla kurgularla ilişki biter her iki türlü de ortada bir bitiş olacaksa en azından fark edene kadar güzel şeyler yaşamaya bak hem bu aldatma kaynaklı bir sonlanmanın önüne de fazlasıyla geçer. Hayatında seni üzenlerin acısını hayatına yeni aldıklarından çıkaracaksan ya hayatına düzelene kadar birini alma ya da kimseye kötü davranma. Bunun acısını da senden çıkarır net.

fazla naz etmişsin usanmış adam neden usandı diyorsun ve üzerine hala adama çemkiriyorsun haksızsın bir süre ilişkilerden uzak dur.

@blatta hiberna +1

ben de arayistayim kisa bir suredir, istanbul'da degil ama bursa'da 2 doktor tavsiyesi aldim. biri goktug saraydaroglu digeri de vedat menderes. ikisinden de ameliyat olan iki kisiyle tanistim ikisi de cok memnundu. soruya gelen cevaplari ben de takip edicem.

Ben de bir arkadaşımdan şimdi Göktuğ Saraydaroğlu/Bursa tavsiyesini aldım. Eklemiş olayım.

İyi akşamlar. Direk bir isim vermeyeceğim fakat birkaç tavsiyede bulunacağım. özellikle istanbulda bir çok doktor ile ücretsiz bir şekilde görüşebilirsiniz. Bir çoğu ya para almıyor ya da aldıkları parayı ameliyat ücretinden düşüyorlar. Öncelikle yaptırmayı düşündüğün ameliyat direk görünüşünü etkileyecek bir operasyon olduğu için doktoru kafanda tam oturtman lazım. Bunun için benim nacizane tavsiyem özellikle doktorun yapmış olduğu ameliyatları iyi incele. Bir çok doktor artık yaptığı ameliyatları instagram hesabı üzerinden paylaşıyor. Yaptıklarını görmediklerini bir daha düşün bence çünkü doktorun elinin oturmuşluğunu detayları oturup düşünmen uzun uzun değerlendirmen gerek ve bence bunun için sana ayıracağı 10-15 dk pek yeterli olmayacaktır.Otur düşün güzel olduğunu düşündüğün operasyonların fotoğrafını çek karşılaştır bir daha düşün ama ne yaparsan yap uzun süreli düşün. Yani o doktorun elini tanımaya çalış yaptıkları hoşuna gidiyor mu gitmiyor mu. Mesela doktor öncesi sonrası fotoğrafları paylaşıyor mu bu çok önemli. Mesela bi doktor var burunları neredeyse arşa dikecek ben hiç beğenmemiştim.kadınların klubü felan var orda doktor isimleri var ama şunu da söyleyim bazıları oralara asistanlarına sahte yorum yazdırıyor işte şuna gittim harikaydı eli çok yumuşaktı hiç şöyle olmadı felan diye... tam anlamıyla güvenme gir bak instagramına dedikleri kadar var mı diye.. bu işin bir de maddi boyutu var. Elbette çok yüksek fiyat söyleyen çok iyi yapar ya da düşük söyleyen kötü yapar diye bi kaide yok ama iyi bir doktor eğer biraz tanınıyorsa emeğinin karşılığını fazlasıyla alır... güzel iş yapan doktorlar şuan ortalama 10-15 arası istiyor he 7-8 e de yapan var 30 bine yapan da...

Gecen hafta deviasyon ameliyatimi yavuz selim pata yeditepe uni hastanesindw yapti. Tamponsuz bir sekilde. Memnunum ama estetik yok benimkinde

31

30, son yıllarda ciddi ciddi hissettim

bu aralar, 38 yaş bitiyor 5 gün sonra

Senden 1 sene sonra fark etmişim, 23 yaşımda. Sanki bi şeyler oldu hayatta geri dönüşü olmayan ve o zamandan beri en ufak şey için bile sürekli ölümüne çabalamaktan ve karşılığında dımbık kadar bişi elde etmekten kendimi 90+ yaşında hissediyorum ruhsal olarak. Fiziksel olarak 28den sonra.

@super, 18 yaşıma olan uzaklığım 28 yaşıma olan uzaklığımla eşit şuan. Cidden kötü bir durum.

@sessiz kalma bence şanslısın, erken fark etmen kendini hırpalamanı engelleyip kendi değerini keşfetmeni tetikliycek çok geç olmadan. Ne güzel işte :) Ben erken fark etmiş olsam kendimi bu kadar yıpratmazdım.

28’in sonunda askerden dönünce yeni yeni uzayan saçlarımın yanlardan çok seyreldiğini fark ettim. Yine aynı dönemde çelimsiz vücudum ufaktan yağ tutmaya, eskiden hiç olmayan memelerim de zıplayınca sallanmaya başladı. Yanaklarım doldu. Fotoğraflarda da eskiye göre daha yorgun, “genç” gibi değil de “adam” gibi çıkmaya başladım.

Net 30

27'de kendimi harika hissediyordum. 30'dan sonra irtifa kaybetmeye basladik. 35 saglam koydu. millet 80'i falan nasil goruyor anlamiyorum.

En çok koyan şeylerden biri de ne biliyor musunuz? Şirketlerin kampanyaları genelde “18-25 yaş arası gençler” diyor. 2 yılım kaldı sonra genç değilim diye dertleniyorum. Benden büyük esnaf bana abi deyince moralim bozuluyor.

30

25 bitmek üzere. sanırım 22-23 civarı başladı benim de yaşlanma sancılarım.

Annem öldükten sonra

fiziksel olarak yaşlandığımı çok hissetmiyorum ne zaman hissedicem bilmiyorum ki 22 yaşında da değilim :/

Çoluk çocuk yaşlı muhabbeti yapıyor diyeyim de anlayın ahaha

bu sene hissettim. 33.

30.

Bir ben genç hissediyorum herhalde. 35 yaşındayım ama yaşlı hissetmiyorum. Üstelik saçımda tonla beyaz var. Ama tipim genç gösteriyor yaşıma kimse inanmıyor.

Genel 30 civarı fark etmiş. Sorun bende mi?

35/36 arası, 38 im şimdi

30 yaşındayım.asla yaşlandığımı hissetmedim.sadece olgunlaştığımı düşünüyorum, 3-4sene önce yaptığım hareketler çocukça geliyor bazen.

Föne ayrı para veriyorum 4-5 senedir.

fön için ekstra para alanlara denk geldim ben yıllardır. almayanlar olduğunu yeni öğrenmiş oldum hatta.

Ben de 3-4 senedir fön için ayrı fiyatlandırma yapanları görüyorum ama benim gittiğim yerler biraz lüks olabilir. Yalnız fön için ayrı ücret almasını geçtim, ben kuaför olsam kapımdan çıkacak insanın saçının güzel olmasını isterim o sebeple de kesimden sonra her türlü şekillendirmeyi ücretsiz yapardım. Bana kalırsa çok saçma bir uygulama.

ilk kez duymuyorum ama hala föne ekstra para almayan yerler var.
kıvırınca pahalı fön olayına ise yorumum; genel olarak düzgün fön çekebilen kuaförün azaldığı şeklinde. yani 2.katı bile rica minnet geçiyorlar, ben de ısrar ediyorum işlerini düzgün yapmaları konusunda. ve evet, eğer dalga falan isterseniz fransız fönü oluyor, zırt fönü zurt fönü oluyor ve ücret yükseliyor.

son olarak istanbulda kuaför ücretleri her semtin esnaf odasına göre değişiyor. çok lüks bi semtte kuaförler ucuz olabilirken daha dar gelirli bir semtte ücretler artabiliyor. sorup bakmak ve denemek lazım.

Benim ortaokul lise zamanlarından beri yıllardır gördüğüm, kesimden sonra saçı kuruturken fön ister misiniz diye sorarlar, evet dersen fön çekip ekstra ücret alırlar. Hayır dersen fırçayla fön gibi hafif şekil verip bırakırlar. Ekstra alınmamasına şaşırdım ben de.

fön icin ayri fiyatlama yapmayan bir yer gormedim hic sanirim. sanirim 15 yasimdan beri sac kestirdigim her zaman fön ayrica ucretlendirilirdi.

Benimki de ayrıca alıyordu. Mahalle arası kuaför diyebilirim ama.

Eskiden almıyorlardı ekstra para. Birkaç yıl önce kestirdikten sonra fön ister misiniz diye sormuşlardı da şaşırmıştım bayağı. Kıvırcık saçlıyım ve düz fön çekilmediği sürece saçımın düzgün kesilip kesilmediği anlaşılmıyor bile. Sonra kestirdiğim her yer ekstra para almaya başladı zaten. Genelde 10 lira alıyorlar ekstra.

benim kuaför de fön çekmemeye başladı. iş var yoğunluk var vb deyip yolluyor.

Önceden almıyorlardi. Fön istemiyorum deyince şekilsiz biraktiklari zaman tanıştım kendileriyle.

bende anormallik olmadi.

Kız arkadaşım 2 aydır olmuyor hatta 3 e yaklaştı. Ama depremle ilgili olduğunu sanmıyorum :)

Daha öncede düzensizliklerim olurdu diyor ama hiç bu kadar uzun sürmemiş.

@mahone allahanalı babalı büyütsün

@mahone hayırlı olsun.

17 ağustosta çevremdeki tüm kadınlar regl olmuştu, devamında da hep düzensizlik yaşamışlardı. Ben küçüktüm o zamanlar o yüzden olmadım.

fotoğraf paylaşmanın amacı göz önünde olmak, hatırlanmak. bunu sağlayabilen her ortamdan faydalanıyorlar.

whatsapp'ta olup instagram'da veya face'de olmayan kişiler de var mesela ek olarak.

sosyal medyayi amacina gore kullaniyordur. paylasim yapmayi amacladigini saniyorum. sanatsal veya edebi bir kaygisi olmasi gerekmediginin farkindadir sadece paylasmak istedigi seyi paylasiyordur. siradan bir fotografi paylastigina gore niye paylasiyor ki bunu diye dusunenler kadar uzerinde dusunmuyordur muhtemelen.

sen gör bu soruyu sor diye paylaşıyor olabilir. ne bilelim 40 türlü niyet vardır, sevdiği insan görsün diye çabalıyordur, çok beğenmiştir her yerde bulsun anısı olur diye düşünmüştür, işsizdir sıkıntıdan yapıyordur, psikolojisi bozuktur, obsesiftir bir yere atmazsa kafasına takılıyordur...

@in vino veritas hiç açık kapı bırakmıyorsun ;) bence de bir ilginçlik aramaya gerek yok

bir çeşit uyma davranışı. zannettiğimiz kadar önem atfetmeye gerek olmayabiliyor çoğu zaman.

Fotogrsfi paylasmayi amacliyorlar.

Kendilerini eğlendiriyorlar.

edgarallanpoenunkuzgunu

perran kutman, enis arıkan, müjdat gezen, ali sunal, hakan özoğuz. eskiden oturup şimdi taşınanlara gelirsek yonca evcimik, gökhan özoğuz ve metin akpınar'ı sayabilirim. bir de eski askerlerden biri var. onu söylemeyeyim.
perran kutman taşındı ama ikametgahı hala burada.

Eskiden başakşehir'de oturuyordum murat kekilli orada oturuyordu, halı sahaya falan geliyordu ahah

burasi besiktas butun unluler bu semtte :)

İlber ortaylı üsküdar taraflarındaydı eskiden.

Rapçi Ceza da üsküdardaydı eskiden.

eskişehir'de kanal 26'da sunucu saim vardı anneannemle 200 m. mesafede. sayılır mı? aha şu adam:

www.facebook.com

Celal şengör beykozda,
sunay akın da göztepede oturuyor.

Eski iş arkadaşım ile aynı binada nihat doğan oturuyordu. Göktürk de.

ben son sezonlarda dt'de izlediğim hiçbir oyunu birine tavsiye edebilecek kadar beğenemedim :) maalesef.
ama aklıma gelenlerden 'eh' dediğim birkaç tane yazmış olayım; kasaplığın el kitabı, hırçın kız, fatimanın erkekleri.

@asisamus cok tesekkur ederim hepsini izledim gecen sezon. Ben de artik hic umutlu degilim zaten devlet tiyatrosundan da ozel tiyatronun bilet fiyatlari yuzunden dengelemeye calsiiyorum bi devlet bi ozel diye butcemi.

devlet tiyatrosundan gecen sezonki tum oyunlara gitmis biri olarak benim de onerebilecegim dogru durust bir oyun gelmiyor aklima. olan birkac tanesi de zaten gecen sezonun oyunlariydi, bu sezon oynanmiyor. simdilik bu sezonda dt'de gittiklerimden hicbirini sevmedim. yalniz sehir tiyatrolarinda bu sezonun en begendigim oyunu iki efendinin usagi oldu. mutlaka tavsiye ederim gayet guzel bir oyundu. gecen hafta da hastalik hastasi'na gittik. sevinc erbulak'in performansi gorulmeye deger olsa da oyunun dramaturjisini pek begenmedim. yine de dedigim gibi sevinc erbulak harika oynuyor onu gormeye gidilir sirf.

hangisine gidecegin kadar kesinlikle gitme tavsiyesi de vereyim: devlet tiyatrolarinda mecidiyekoy studyo sahne'de iyi sanslar diye bir oyun var. kesinlikle tavsiye etmiyorum. zaten tek perde ve arada cikma sansi yok ama ona ragmen oyunu terk edenler oldu. ki studyo sahne bu sene acildi ama oradaki hicbir oyuna gitmem ben cunku asiri basik bir ortam, havalandirma yok, koltuk numarasi yok, gelisine denk geldigin yere oturuyorsun minibus gibi. kesinlikle tavsiye etmiyorum ne oyunu ne o sahneyi.

Iki efendinin usagina bakicam. Iyi sanslar da listemdeydi yorum almak iyi oldu.

bu sezon ‘bir nefes dede korkut’u izledim. ben ve arkadaşım beğenmiştik.

Devam ediyorsa bayrak'a gidebilirsin, berkun oya'nın oyunu.

Sehir tiyatrolarında şahane züğürtler i izledim, eh işte diyebilirim.

Şehir Tiyatrolarında 'İki Efendinin Uşağı' ve 'On İki Öfkeli Adam'ı izledim bu sezon. İkisi de güzeldi beğendim. Geçen sezon 'Şahane Züğürtler'i izlemiştim. Onu da beğenmiştim.
Benim Devlet Tiyatrolarında en beğendiğim oyun 'Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş' adlı oyundu. Ama artık oynamıyor bir kere daha izlemek isterdim... Elektra ve Corialanus'ta güzeldi ama yine bu oyunlarıda takvimde göremedim. Klasikler; Hamlet, Profesyonel, Hırçın Kız, Karmakarışık... bu oyunların hepsi de çok iyi. Hayatımda gidip izlemekten hiç keyif almadığım tek oyun oldu: Underground (Şehir Tiyatrolarının bir oyunu kesinlikle gitme diyemem ama hiç benlik değildi...
Kesin izle diyebileceğim ise 'Profesyonel'
Bu arada Mecidiyeköy Stüdyo Sahnesinde hiç oyuna gitmedim ama aynı yerdeki Büyük Sahneyi ben beğendim. Konumu, koltukları, sahnesi baya güzel.

Arkadaslar hepinize cok tesekkurler. Karmakarışık disinda sayilan butun oyunlari izledim. Karmakarisik da listemde. Sehir tiyatrolarından cok guzel oneriler geldi onlara da bakicam. Son 2 senedir sehir tiyatrolarina hakim degildim iyi oldu oneriler.

Bence o arabayi biri cikarmistir sirketten. Fabriakdan cikmadigi %100 mu, gvenlik kamerasi falan?

birisi plakayı kopyalamı olabilir ya da plaka yanlış okunmuş olabilir. itiraz ile ilgili bir avukata danışabilirsiniz. kaza durumunda ruhsat gerekeceği için işler farklı gelişir.

mobese kameralarını delil gösterin

@stavro, iste fabrikada kamera var da 15 gun sonra siliniyormus kayitlar.

@since1907, arac cikmis kendi sehrinde geziyor olsa kayit gosteririz de bak arac hic cikmadigi icin mobesede gorunmuyor diye kanit gosterilir mi ki?

Fabrikadan biri çıkarmıştır aracı ve söylemiyordur elbette.

plaka üzerindeki vidalardan dolayı atıyorum, P harfini B okuyup ceza sizin araca yazılmış olabilir. aracın çıkmadığına eminseniz itiraz edin.

cimer'e yazin durumu. 10-15 gun icerisinde fotografli-belgeli ceza dosyasini yolluyorlar.

yasemince degilse olacak o kadar ya da bir baska gece olabilir diye dusundum.

90lar değilde hayat bilgisi dizisi olabilir mi

Hayat bilgisi değil. 90lar ya da öncesi. Belki de yasemince ya da olacak o kadar ın bir bölümünde bile olmuş olabilir.

devekuşu kabare'nin oyunlarından biri çağrıştı zihnimde. hatta niyeyse doğrudan ahmet gülhan geldi gözümün önüne.

Ahmet Gülhan ve Adile Naşit "Hababam Sınıfı Müzikali"nde oynuyorlardı. 80'lerden. Devekuşu değil. Ama aynı dönem ve aynı ekipmanla çekildiği için karıştırması kolay. Ahmet Gülhan müfettiş, Adile Naşit ise malum Hafize Ana. Soru sorulan ortam müfettişin sınıfa soru sorma sahnesinde. Sonra "buyrun siz sorun" diyor ve öğrenciler sazı ellerine alıyordu. Hatta Yonca Evcimik'in gençliği burada görülebilir, öğrencilerden biri oydu. İnek Şaban'ı İlyas Salman oynardı. Burada Badi Ekrem (Şener Şen) aynı zamanda müdür yardımcısı görevini de yapıyordu. Evet biraz fazla serbest bir uyarlama.

varsayalım ismail vardı, ferhan şensoy'un.
yasemince'de söyle bakalım alicaaaaan vardı

Genelde sadece tek taraf evlenmek istiyor, öbür taraf hayır diyince evlenmek isteyen ayrılıyor. Çünkü bizde evlilikler evleneceğin kişi kadar evlilik zamanı geldi mi ona göre de yapılıyor.

Aile faktörü devreye giriyor. Anne görümce vs.

aileler isin icine giriyor. o diyor ki benim kizim en iyilerine layik bilmem kac liralik set alinsin, oburu diyor ki ben yatak odasina su kadar masraf ettim erkek tarafi mobilyalari ucuzundan aldi. kiz deliriyor tek tasim neden ceviz degil nohut kadar, dugun su kadar olsun gelibasi bu kadar olsun, annen bana gulmedi, gelin elimi opmedi, damat biz hosgeldin demedi, ... bunlar bitmiyor sonra iliski bitiyor.

bunlari isin icine sokmayanlar ya da minimumda tutanlar evleniyor zaten :)

Evlilik tarihi yaklaştıkça karşınızdaki kişiyle ilgili hoşunuza gitmeyen şeyler “aa resmen hayatımın sonuna kadar buna katlanmam gerek” diye suratınıza bir tokat gibi çarpıyor. Tabii ki boşanmak bir seçenek ama çok az kişi “ya bir evlenelim, yürümezse boşanırız” mentalitesiyle evleniyordur zaten. O sebeple “zararın neresinden dönülürse kardır” diyerek vazgeçmek çok mantıklı.

Benim komşu abinin annesi gelinle perde seçimi konusunda kavga edince ayrıldılar evlilik öncesi. Kısa süre sonra başkasıyla evlendi. Aile ve evlilik zamanı geldi düşüncesi +1

evlenmeye 3 kala gerçek yüz ortaya çıkıyor.
flört aşaması tamamen tiyatro.

Evlenme öncesi "önemsiz detay" diye düşündüğün herşeyin, karşı taraf, ailesi veya tam tersi, onun için "önemsiz detay"ların senin ve ailen tarafından önemsenmesi durumunda kavgalar çıkıyor hemen.

Ben evlilik öncesi ayrılmayı düşünmedim, ama gerçekten "bitse de başbaşa kalsak artık" diye gün saydım.
benim annem herşeye "önemsiz, fakir/avam eğlencesi" tadında baktı, karşı taraf allahtan bohça, şu bu isteriz diye tutturmadı, böyle bir istek olsa, ben tek başıma yapamazdım ve sorun çıkardı, asgari müşterekte anlaşıldı (benim annem hariç)

Eşim annemi kına gecesi öncesi, fikrini alırmış gibi 1-2 birşey sorduğunda bile annem, "ne gereksiz adetler, ne köylü işi salak şeyler" diye terslemişti :)

Arkadaşın annesi kınada düğünden bir gün önce k.validesinin seçtiği pastayı beğenmedi diye damatla tartıştı, ayrıldı.

tez aşamasına geçtiğim dönem yaptım ben, birkaç ders aldım ama saydırabilceğim bi dersin kalmadığı için keyfime göre ders seçtim, takıldım öyle. teze orda başlamak isterseniz de oradaki enstitüyle görüştüğünüzde bir danışman ayarlayıp yönlendiriyorlar.

tam olarak ozgur bir kusun hatirati'nin dedigi gibi yaptim ben de. alman gereken minimum krediyi dolduracagin dersleri secip tez donemine orada baslayacak sekilde gidebiliyorsun tabi kurali degistirdilerse o kadarini bilemem ama.

gidebilirsin teknik olarak.

"aslında gitme amacım iş bularak yerleşmek olacak. bulursam yüksek lisansı bırakabilirim. ne kadar mümkün bu dediğim sizce?"

Sana calisma izni basvurusunda sponsor olacak bir firma bulursan mumkun. Halihazirda ogrenci olmanin, turkiye'de olmanin veya gitmek istedigin avrupa ulkesinde olmanin bu konuya bir etkisi yok prosedurel olarak. Tek kolayligi fiziksel olarak bulundugun yerde networking, is gorusmelerine gidebilme falan.

tabi ki de yapabiliyorsun, erasmus+ olarak geçiyor. hatta doktora için yoktu sanırım ona da gelmiş artık. tüh gitseydim keşke işe girmeden :( neyse, okulunun erasmus ofisi vardır illa ki, ona git. ek olarak enstitü sayfalarına bak, oralarda yazar.

@Bartebly: tez zamanı giden arkadaşlarım, öğrencilerim de oldu -öğrencilerim dediğim, yani lisansta öğrencilerimdi sonradan yükseğe başladılar ama ben hala doktorayı bitiremedim tembel olduğum için (-_-) - emin değilim ama danışman her iki üniversiteden de olacak şekilde oluyor diye biliyorum. yani iki danışmanlı çalışıyorsun. erasmus'a bu şekilde gittiğin zaman tezini ve araştırmanı yapıyorsun işte. laboratuvarda çalışıyorsun fen bilimleri ya da mühendislikteysen, sosyal alanlardaysan da yine atıyorum sosyoloji psikoloji lab çalışmaları olur, onlara katılırsın.

erasmus yüksek lisans diye aratın google'da daha çok yönetmeliksel açıklama bulursunuz, hatta ilk elden blog yazıları vs bile bulursunuz bence. ya da okulların forumları oluyor, mesela itü'nün teknik forum'u var, ona bakabilirsiniz, illa ki geyiksiz bilgi vardır.

gidilebilir. yüksek lisans 2. sınıf 2. dönem başvuru yaptım uzatma döneminde de almanya’ya erasmusa gitmiştim. tez yazılabilir mi dersen o iş zor çünkü erasmus ortamlarından teze odaklanamazsın. kaynaklarını toplar erasmustan sonra yazmaya başlarsın.

Easy
This is Us

The Good Place

This is us+1
Two&half men (eski demezseniz)

Criminal serisi
Mindhunter
Peaky blinders
The sinner
Vis a vis

lucifer

how i met your mother
the big bang theory
friends
seinfeld

Into the dark
The handmaid’s tale
Black mirror
The spy
Utopia
War of peace (savaş ve barış romanından)
Shameless
Les miserabless (sefiller romanından)
Taboo

That '70s Show
au service de la france (bir garip fransız gizli servisi, komedi, fransızların kendileriyle dalga geçmesi,
the good place + 1 (eğlenceli felsefe)

The Affair, ozellikle ilk sezonu kadin erkek bakis acisini ayri ayri ortaya koymasi acisindan...

Succession diye dizi çıkmış ona başlayın. Komedi dizileri çerezlik, alıp götürmez.

curb your enthuasisim
house
californication
the mentalist

twitterda cok aktif ama mesajlarina bakar mi bilemiyorum.

Dm kapalı

tweet atip etiketlemeyi dene o zaman istersen.

gitmiyorum.

bunca yildir istanbuldayim 1 kere gitmedim.

Gittim, çay kahve içmeye gidiyorum memleketime benzetiyorum orayı ve insanları

Yılda birkaç kez. O da fuarlar, kongreler,vs için.

buyukcekmece sahile dolasmayi giderdim Istanbul'da yasarken

Çok giderim, yazlığım orada

Raki icmeye gidiyorum

aşağı yukarı her hafta arabayla gürpınar sahile gidiyorum. kahve demleyip biraz uzanıp geliyorum.

ben giderim arada çiğ börek yeriz balık yeriz sahilde yürürüz

sahilde güzel bi simitçi var, taze taze. çayla iyi oluyor.

Teyzem orda oturuyor hic gitmedim hep o bana gelir.

sıkıntılı.

cepten giriyorum bende sıkıntı yok.

imac
ve
pc'de
3 ayrı browser'da denedim, bozulmuş.

evet ama ben de başka bir sitede aynı tarz hata yaşamıştım, google adsense bug'i olabilir.

compumaster baksa iyi olur.

imgbbb.com

bana su an telefonuma da adblocker yukleme karari aldirtti

sikintili, bosluk yaratiyor

10 arda full takip ettigim donemler oldu, cokta troll yuvasi degil, bazi sorulardan guzel filmler, kulturler kazandim.
Vengoyu burda gorup endulus turu yapip kulturu baya arastirmistim, ilk sorumu 2007de sormusum hey gidi

eski kalitesinin yakınından bile geçemez. troll dolu ortalık. cevap veren 10 nick'ten temiz bi' 5-6'sı birilerinin beşinci hesabı ya da sırf pislik yapmak için üye olmuş dangalak bir tipe ait.

böyle deyince de sevmediğim herkese troll yaftası vurduğum düşünülüyor. hayır kardeşim. ben bu duyuruda en az 20 kişiyle tartışmışımdır. dissendium vardı mesela, her duyuruda didişiyorduk herifle. adam alplerin hiçbir numarası olmadığını, hakkari'de de dağ olduğunu falan yazıyordu. ama ben hiçbir zaman "BUNLARI DUYURUYA NİYE ALIYOSUNUZ" demedim. görüşlerimiz taban tabana zıt olsa da, anlaşamasak da buraya kendini yansıtan GERÇEK biriydi çünkü. böyle olanlara her zaman saygım var, duyuruyu güzelleştiren zaten insanların bu ortamda birbiriyle iletişim kurması, birbirine yardım etmesi.

o özelliğini büyük ölçüde yitirdi benim için. boş boş, antin kuntin soruların hepsi cevaplanır ama cidden "yahu bunu benim birilerine danışmam lazım, kendi başıma halledemem" diyeceğin hemen hiçbir soruya cevap alamazsın. zamanında öyle insanlarla tanışıyordum ki burada, oturduğum yerde 10 puan iq kazanıyordum. şimdi nerdeeee.

10 üzerinden puanım 6 olur herhalde. zamanında 8'di. bu gidişle 5-4 diye gidecek öyle.